17 Ekim 2008 Cuma

Yeni Paralar

Yeni dönemde en yüksek kupürlü banknot 200 TL olacak. Banknotların arka yüzünde tarihe mal olmuş şahsiyetlerin portreleri yer alacak...

Paradan altı sıfır atarak Yeni Türk Lirası'yla tanışan Türkiye, 1 Ocak 2009'dan itibaren yeniden Türk Lirası'na dönüyor. 1 Ocak'ta tedavüle girecek Türk Lirası banknot ve madeni paraların tanıtımı Merkez Bankası'nda Başbakan Tayyip Erdoğan ve Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın katılımıyla yapıldı





1 Ocak 2009'da tedavüle girecek Türk Lirası banknotlarının ön ve arka yüzlerinde yer alan özellikleri tanıtan Yılmaz, tüm banknotların ön yüzünde Atatürk portrelerinin bulunacağını söyledi.

Yılmaz, banknotlarda belirli açılarla 3 farklı Atatürk portresinin kullanıldığını ifade ederek, bu portrelerin Atatürk'ün gülümsediği fotoğraflardan yararlanarak tasarlandığını kaydetti. Durmuş Yılmaz, banknotların ön yüzlerinde, ayrıca Atatürk'ün portreleriyle bütünlük oluşturan ay yıldız motifinin yer alacağını kaydetti.

Banknotların arka yüzlerinde ise ulusal ve uluslararası özellik yaratmış, tarihe mal olmuş şahsiyetlerin portreleri yer alacağını belirten Yılmaz, arka yüzde ayrıca onların çalışma alanları ve eserlerini sembolize eden eserlerin bulunacağını söyledi.


HANGİ PARADA KİMİN PORTRELERİ VAR?
5 TL'nin arka yüzünde Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, 10 TL'nin arka yüzünde Ord. Prof. Dr. Cahit Arf, 20 TL'nin arka yüzünde Mimar Kemaleddin, 50 TL'nin arka yüzünde Fatma Aliye Hanım, 100 TL'nin arka yüzünde Itri, 200 TL'nin arka yüzünde de Yunus Emre portreleri bulunacak.


Madeni paralar ise 1, 5, 10, 25 ve 50 kuruşla 1 Lira olarak tasarlandı. Tüm madeni paraların arka yüzünde, paranın ortasında, bir daire içinde Atatürk'ün aynı tip rölyefi kullanıldı. Bu rölyef, halen kullanılmakta olan 5 Yeni Kuruş'un üzerinde bulunan Atatürk rölyefinin aynısı. Madeni paraların ön yüzlerinde ise kardelen çiçeği, hayat ağacı ve Boğaziçi Köprüsü motifleri yer alıyor.

200 TL GELİYOR
Yeni dönemde 1 YTL sadece madeni para olarak yer alacak ve 200 TL'lik banknot tedavüle girecek. Türk lirası banknotlar, görme engelli vatandaşlar için temel ayırt edici özellikler taşıyor. Ayrıca yeni paralarda kabartma baskı tekniğinden daha fazla yararlanılmış.

Banknotlar arasındaki boyut farkı şöyle: 5 TL banknotların boyutu 64x130 mm, 10 TL banknotların 64x136 mm, 20 TL banknotların 68x142 mm, 50 TL banknotların 68x148 mm, 100 TL banknotların 72x154 mm, 200 TL banknotların ise 72x160 mm.


BİR YIL BOYUNCA İKİ PARA DA TEDAVÜLDE
Vatandaşların değişime kolay uyum sağlaması için YTL ve TL paraları bir yıl boyunca birlikte tedavülde kalacak. YTL'nin tedavül süresi 31 Aralık 2009'da sona erecek. Bu tarihten itibaren banknotlar 10 yıl, madeni paralar ise 1 yıl boyunca Merkez Bankası ve Ziraat Bankası tarafından değiştirilecek.


aşırı derece değer kaybetmiş olan türk lirasının tekrar değerini kazanması için atılmış olan sıfırların ardından ytl şeklinde çıkmış olan türk lirası dünya piyasalrındaki değer artışıyla birlikte kendisine yakışan yeri almıştır.

16 Ekim 2008 Perşembe

Klimalı Ayakkaa

İçindeki nemli havayı sürekli olarak boşaltıp içeri temiz hava girmesini sağlayan ayakkabıların satışı, bu yaz döneminde yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle arttı
CNN TÜRK - Ayakkabı havanın dışarı atılmasını sağlıyor


'Klimalı' olarak adlandırılan ayakkabılar, tabanındaki özel hava kanalları ve siboplar aracılığıyla, adım atıldığında içerideki nemli havayı tabanın ön kısmına doldurup, ayakkabı tabanın ökçe kısmı yeri değdiğinde ise bu havanın dışarı atılmasını sağlıyor


Özellikle yaz aylarında giyilmesi için tasarlanan bu ayakkabıyı kullanan kişilerin ayakları, normal ayakkabı giyenlere göre daha kuru kaldığı için, terleme ve mantar gibi rahatsızlıklara daha az maruz kalıyor

Yaklaşık üç yıl önce Türkiye'deki ayakkabı firmaları tarafından da üretilmeye başlanan ayakkabılar, ayak sağlığını düşünen tüketicilerden beklenenin üzerinde talep görüyor




Konya'da kurulu Bur ayakkabı firmasının ortaklarından Mevlüt Can, ayakkabının, ayak içinde terlemeyi yüzde 30-40 oranında azaltığını, bu özelliği nedeniyle klimalı ayakkabıların yoğun ilgi gördüğünü söyledi

Can, "Bilindiği gibi bu yıl yaz sıcakları mevsim normalleri üzerinde seyrediyor Tüketiciler de sıcak yaz günlerinde, ayaklarını terletmeyecek, rahatça kullanabilecekleri ayakkabılardan istiyor" dedi


Özellikle yaz aylarında sıcakların kendini iice gösterdii zamanlarda gezim tozum işleri çok oluyor.Bu sıcak havadan nasibini en çok alan ordan ise ayaklarımız oluyor.yeni çıkarıla bu teknolojik ayakkabı ile ayaklarımızın ter ve nemden korunması sağlanılıyor bu sayede ayaklarımızda oluşabilecek bakterisel hastalıklardan korunmuş oluyoruz

CAHİT SITKI TARANCI

Cahit Sıtkı Tarancı Asıl adı Hüseyin Cahit (d. 2 Ekim 1910, Diyarbakır-ö. 13 Ekim 1956, Viyana)

2.Ekim.1910 yılında Suriçi Cami Kebir Mahallesi 3 nolu evde dünyaya gelen Cahit Sıtkı Tarancı'nın çocukluk ve gençlik yıllarının bir bölümü bu tarihi evde geçmiştir.Cahit Sıtkı Tarancı Diyarbakır'ın soylu ailelerinden olan Pirinçcizadelerdendir. 2 Ekim 1910 yılında dünyaya gelen Tarancı'nın Babası Bekir Sıtkı, annesi Arife hanımdır. İlk tahsilini Diyarbakır'da tamamladı. Daha sonra Orta öğrenimi için İstanbul'a gönderilerek, Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne yazıldı.Burada dört yıl okuduktan sonra Galatasaray Lisesinde tamamladı (1931).Sonra Istanbul'da Mülkiye Mektebi'nde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret Okulu'nda okudu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için Paris'te Sciences Politiques'te sürdürdü (1938-1940). Öğrenimi sirasinda Paris Radyosu'nda Türkçe yayinlar spikerligi yapti.

2. Dünyü savaşı nedeniyle Türkiyeye döndü.1944 yilindan baslayarak Ankara'da Anadolu Ajansi, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalisma Bakanligi'nda çevirmen olarak çalisti. 1951 de Cavidan Tınaz'la evlenir.1954'te ağır bir hastalığa yakalandı felç geçirdi. Türkiye'de tedavisi sonuç vermeyince Viyana'ya götürüldü. 13 Ekim 1956'da orada bir hastanede öldü. Ankara'da toprağa verildi.

'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.

Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur. Fransiz sairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmistir.

Şairin önemli kitapları arasında "Otuzbeş Yaş", "Ömrümde Sükut", "Düşten Güzel" ve "Ziya'ya Mektuplar" sayılabilir.

1946 Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışmasında ödül aldı.

Einstein Kimdir

Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955) , Yahudi asıllı Alman fizikçi.

20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görelilik kuramını (diğer adları ile İzafiyet Teorisi ya da Rölativite Kuramı) geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü'nün ve Nobel Komitesi'nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görelilik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)

Hayatı [değiştir]Albert Einstein, 1879 yılında Almanya'nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası Einstein & Cie adında bir elektrik fabrikası sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda sağlıklı bir çocuk olduğu anlaşıldı.1880 de ailesiyle Münih'e taşındı. Babası Hermann ve abisi Yakob burada Einstein&Cie adında elektrik mühendisliği ile bir şirket kurdular. 1894 yılında ailesinin iflası nedeni ile İtalya'ya taşındılar.


1921'de Albert EinsteinLise öğrenimini 1894'te İsviçre'de tamamladı ve 1896'da Zürih Politeknik Enstitüsü'ne (ETH) girdi. Sırp asıllı Mileva Maric adlı bir fizik öğrencisi ile evlendi. Mileva, Einstein'nın 1905'te çıkardığı araştırmanın matematik hesaplarında yardımcı olmuştur. 1921 yılında teorisi üzerinde çalışmak için New York'a gitti 1933 de Hitler'in ırkçı politikası sebebiyle Alman vatandaşlığından çıkartıldı ve Amerika'ya gitti ve buranın vatandaşı oldu

1933 de Almanya'da Nasyonal Sosyalist Partisi'nin İktidar olmasıyla çalışmalarına izin verilmeyen 40 bilim adamı adına cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e bir mektup yazarak onların Türkiye'de çalışmalarına devam etmelerini istemişti.[1]. Mustafa Kemal Atatürk bu isteği kabul ederek bilim adamları'nın İstanbul Üniversitesi'nde çalışmaya başlamalarını sağlamıştır..[2]

Bu dönemde Einstein'a İsrail Başbakanlığı teklif edildi ancak kabul etmedi. Dr.Chaim Weizmann ile Kudüs Musevi Üniversitesini Kurdu.

1955'te yaşamını yitirene kadar bilim dünyasına pek çok katkıda bulundu. 1916'da yayımladığı "Genel Görelilik Kuramı", 1921'de "fotoelektrik etki ve kuramsal fizik" alanında çalışmalarıyla Nobel Fizik Ödülü'nü aldı.

Bern'de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde bir çok araştırma yaptı. Önce atomun yapısı ve Max Planck'ın Kuantum Teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu ve Avogadro sayısının değerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını ve fotoelektrik olayını açıklayabilmesini sağladı.

1905 yılında "Annalen der Physik" dergisinde bu çalışmalarını açıklayan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelilik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909'da Zürih Üniversitesi'nde öğretim görevlisi oldu. Prag'da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü'nde profesör oldu. 1913'de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsü'nde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi.Bir bilim adamı olarak 1. Dünya Savaşı'nda tarafsız kaldı. İlk eşinden Hans ve Eduard isminde iki erkek çocuk sahibi olan bilim adamını 1914 yılında eşi terk etti. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle yiyecek kıtlığı sırasında mide ağrıları çeken bilim adamına kuzeni Elsa bakmış ve ikinci defa kuzeni Elsa (takma ismi Else) ile evlenmiştir.


Einstein'a Amerikan yurttaşlığı belgesi verilirkenYabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933'e kadar Berlin'de yaşadı. Almanya'da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya'dan ayrıldı. Paris'te College de France'ta ders verdi; burdan Belçika'ya oradan da İngiltere'ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study'de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti.

Küçük oğlu Eduard akıl hastalığı nedeni ile Zürih yakınlarında bir bakım evinde hayatını geçirmiş; büyük oğlu Albert, babası ve annesinin karşılaştığı Zürih Polytechnic'te mühendislik okumuş ve daha sonra University of California, Berkley'de profesörlük yapmıştır. 1955'de Princeton'da ölmüştür; oğlu Albert yanında bulunmuştur.


Einstein, İsrail'li diplomat ve politikacı Abba Eban'la birlikte.Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümünden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti. Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sunmaktadır


Buluşları [değiştir]
Einstein'ın gazetecilere dil çıkarmasıEinstein'ın fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi.

Bu teori üç bölüme ayrılır:

Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren Özel Görelilik (1905);
Eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren Genel Görelilik (1916);
Elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri.
İlk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır; çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar. Einstein atom ile ilgili olarak: "Ben atomu iyi bir şey için keşfettim,ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar." demiştir. Ayrıca birçok kişinin ilgisini çeken "Neden Sosyalizm?" adlı yazısı Monthly Review adlı aylık dergisinin, ilk sayısının, ilk yazısıdır.

Einstein,parlak zekası ilginç ve bi okadarda faydalı buluşları ile bilim dünyasında bir çok konuya aydınlık getirmiştir.Teknoloji bitkisel ve bilimsel araştırmalarıyla hepimizin daha fazla bilgiden faydalanmasına yardımcı olarak bizlerinde o yaydığı bilimsel ışıktan aydınlanmamızı sağlamıştır.

Ampulün Bulunuşu

Ampul, (Fransızca: Ampoule) elektrik akımıyla temas ettiğinde akkor durumuna gelerek ışık yayan içinde argon gazı bulunan armut biçimli cam şişedir. Ampulün içinde çok ince biçimde tasarlanmış filaman adı verilen, genelde tungsten metalinden yapılmış, iki ince destek çubuğu ile tutulmakta olan bir tel bulunur. Bu telden geçen elektrik akımı bu teli aşırı derecede ısıtır (yaklaşık 3000 C) ve sonuç olarak tel ışık yaymaya başlar. Ampul, Thomas Edison tarafından icad edilmiştir. Bu buluş Edison'un binlerce buluşundan sadece biri olmasına rağmen en büyük buluşudur.

Enerji tasarrufu için tasarruf ampulü kullanılması yararlıdır.


Ampulün hikayesi [değiştir]Ampul ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Fakat ampullerin ömürleri çok kısa olmuştur. İngiliz Joseph Swam ve Amerikalı Thomas Alva Edison, şaşırtıcı bir şekilde aynı yıllarda daha uzun ömürlü ampulü bulmuşlardır. Daha sonra Edison, 1880 yılında daha uzun süre dayanabilen ampulu yaptı. Thomas Alva Edison'un yaptığı bu ampul 40 saat boyunca dayanabiliyordu.

ışığın günümüzdeki önemini bilmeyen kişi sayısının iki elin parmaklarını geçeceğini artık hiç düşünüyorum.görsel alanda hepimizin büyük ihtiyaç duyduğu ışık yapacağımız işlerde bize çok faydalı oluyor.insanlara hayatı daha iyi ve daha güzel görebilme imkanı sunan bu büyük nimet ampul sayesinde evlerimizdede güvenle kullanbildiğimiz bir aydınlık cihazı olmayı başarmıştır.

Arabanın Bulunuşu

Arabanın bulunuşu, tekerlekle hayvan gücünün birleştirilmesi fikrinden doğdu. İnsanlar hayvanları evcilleştirdikten sonra yüklerini İkin hayvanın sırtına, sonra da hayvanların iki yanından arkaya doğru uzatılan iki sırığın üstüne koyarak taşırlardı. Zamanla bu iki sırığın altına dingil ve tekerlek konarak araba icat edildi. Arkeolojik araştırmalar ilk arabaların M.ö. 3500 yıllarında Mezopotamya'da kullanıldığını gösterir. Arabanın savaş aracı olarak kullanılması ise M.Ö. 2500 yıllarına rastlar.

Araba M.Ö. 1500 yıllarında Anadolu'da, 1000 yıllarında Ortadoğu'da yaygın olarak kullanılmağa başlamıştır. Hitit, Sümer, Mısır, Asur ve Eski Yunan uygarlıklarında iki tekerlekli/arkası açık arabaların savaş ve av arabası olarak kullanıldığı görülür.
Araba XIX. yüzyıla kadar insanların ve yüklerin taşınmasında kullanılan tek araçtı. Bu yüzyılda yeni icatlar, taşıma işini başka yoll arla karşılama olanağını sağlıyor, önce buhar ve elektrikle, sonra da benzinle işleyen yeni motorlu araçların yapımı arabanın kullanım alanını azaltıyordu.
Türkiye'de taşıma aracı olarak araba geniş bir kullanım alanına sahipti. Binek arabası, Osmanllarda yalnız padişah, şeyhülislâm ve kazaskerleı in kullandığı bir araçtı. Bunun dışında dışarıya giden elçilere de araba verilirdi. *Tanzimat'tan sonra diğer seçkin kişiler de araba sahibi olabildi ve kira arabaları kullanılmağa başladı. İkinci Meşrutiyet'in ilânına kadar bir erkekle bir kadın birlikte arabaya binemezdi.
Fayton, yaylı, kupa eskiden kullanılan binek arabaları arasındadır. Fayton bugün genellikle sayfiye yerlerinde (özellikle, İstanbul'da Büyükada, Heybeliada) gezinti aracı olarak kullanılır.
Ulaşım alanında günümüz Dünyanın vazgeçilmez ögelerinden biri olan araba gerek acil faaliyet gerekse eğlence seyahat gibi alanlarda herkese çok fayda sağlamaktadır.

14 Ekim 2008 Salı

Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AK Parti’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. Başsavcı, Gül’ü de aralarına alarak AK Parti’den 71 kişinin siyasetten yasaklanmasını istedi.

ANKARA - Başsavcı’nın Anayasa Mahkemesi’ne kapatma davası açtığı haberi, şok etkisi yarattı. AK Parti’nin laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğini iddia eden Başsavcı, 71 kişinin siyasetten yasaklanmasını istedi; eski başbakan ve parti yöneticisi olması nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü siyasi yasak istediği listeye dahil etti.


Haberin devamı

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan başlayarak, AK Partililer’in türban, imam hatip liseleri, laiklik ve cumhuriyetle ilişkili açıklamalarını bir süredir mercek altına alan Başsavcı, dava gerekçesini Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’na dayandırdı.

DANIŞTAY SALDIRISI DA İDDİANAMEDE
İddianamede AK Parti’nin laiklik karşıtı fiillerin odağı haline geldiği iddiası ile kapatılan Refah ve Fazilet partileri ile bağını koparmadığı, AK Partinin nihai hedefinin şeriat düzeni olduğu vurgulandı.

İddianamede, “AKP’nin eğilimi siyasal İslamdır. Siyasal islam’ın temel düsturu şeriattır. AKP, şeriatı amaç edindiği için kaynağını şeriattan alan takiyyeyi kullanıyor” denildi.

İddianamade, son olarak türbanın serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliği ile anayasanın laiklik ilkesinin ortadan kaldırılmak istendiği savunuluyor.

İddianamede, İstanbul Haseki ve Vakıf Gureba hastanelerinde türbanlı doktorların çalışması, bazı bölgelerde içkili yerler için ‘kırmızı sokak’ uygulaması, İstanbul’da bazı afişlerin sansürlenmesi yer alıyor.

İddianamede, kapatma talebine gösterilen deliller arasında en ilginç olanı ise Danıştay saldırısı. Başsavcı, Danıştay’ın “öğretmenin türbanla okula giremeyeceği” yönündeki kararı üzerine, Danıştay’a gerçekleştirilen kanlı saldırıyı da iddianameye koydu.

Ayrıca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı sözleri laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak gösterildi. Erdoğan’ın “Türban konusunda söz söyleme hakkı yargının değil ulemanındır” açıklamasına dikkat çekilerek, partinin şeriat amacı doğrultusunda dini hükümleri referans olarak gösterdiği savunuluyor.

Başbakan Erdoğan’ın İspanya’da yaptığı “Velev ki siyasi simge, suç mu?” şeklindeki demeci de dosyada yer aldı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bakan olduğu dönemde Nur cemaatinin liderlerinden Fethullah Gülen ve Milli Görüş’ü desteklediğinin altı çiziliyor.

Siyaset yasağı istenenler arasında Eyüp, Beyoğlu ve Kocaeli dahil 11 belediye başkanı da bulunuyor. Bu belediyelerin çıkardığı bazı yayınlara da dikkat çekiliyor. İddianamede, devlet kadrolarının, parti yandaşı, siyasal İslami düşünceye sahip kişilerle doldurulduğu savunuluyor.

İddianamede, ayrıca Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı ve İstanbul Milletvekili Egemen Bağış’ın “Türban, kamusal alan ve üniversitelerin dışında Meclis’te de geçerli olmalıdır” sözleri ile Cüneyt Zapsu’nun “Türbanını çıkar demek, sokaktaki bir kadına donunu çıkar demekten farksızdır” açıklamasına yer verildi.

ŞİMDİ NE OLACAK?
Siyasi Partiler Yasası’nda yapılan değişiklikle parti kapatmak zorlaştırılmıştı. Parti kapatmak için, ancak cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı haline gelmesi gerekiyor.

Başsavcı Yalçınkaya, akşam saatlerinde iddianameyi Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderdi. İddianamede, AK Parti’nin “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” savunuluyor.

Anayasa Mahkemesi, iddianameyle ilgili ön incelemeyi yapacak, herhangi bir eksiklik tespit edilmez ve iddianamenin kabulüne karar verilirse ön savunmasını yapması için iddianame AK Parti’ye gönderilecek. AK Parti yasal olarak 1 ay içinde ön savunmasını verecek.

Ek süre talebinde bulunulursa bunu da Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. Ön savunmanın Anayasa Mahkemesine verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AK Parti’ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, AK Parti yetkilileri de sözlü savunma yapacaklar.

Bütün bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı AK Parti ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

Raporun, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacaklar.

AK Parti hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması halinde 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.

Anayasa’ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek.